Öğrenilmiş çaresizlik kavramını duymayanımız yoktur herhalde. Learned Optimism kitabının yazarı Seligman bu kavramı geliştiren kişi. Laboratuvarda hayvanlarla yaptığı deneylerde kendisine daha önce hiçbir koşulda zor durumdan kurtulma şansı verilmeyen hayvanların, mevcut durumdan kurtulma şansı verildiğinde de kurtulmak için birşey yapmadıklarını, denemediklerini gözlemlemiş. Kitabında bu deneylerden kapsamlı şekilde bahsediyor.
Seligman kitabında depresyonun özellikle ABD’de çocuklar ve gençler arasında nasıl bir salgın gibi yayıldığını ele alıyor. Yaygın depresyonun arkasında karamsarlığın olduğuna inanıyor ve bununla ilgili önermeler yapıyor. Normal şartlar altında depresyonun en fazla bir iki hafta sürmesi gerektiğini ama kişilerin karamsarlığı öğrendiğini ve bir girdapın içine düştüklerini söylüyor.
Kitapta iyimserlik seviyenizle ilgili kendisinin geliştirdiği bazı testler var. Bu testler başınıza gelen iyi ve kötü olayları nasıl değerlendirdiğinizi ortaya çıkarıyor. Karamsar kişiler hataları kendilerinde görürken, başarılarını dış etkenlerde arıyorlar. İyimserler tam tersine başarıları kendilerine mal ederken, kötü hadiseler için dış etkenleri suçluyorlar. Yazar facialaştırmanın, genellemenin ve kötü gidaşıtın hep sürüp gideceğini düşünmenin karamsarlığın güçlü belirtileri olduğunu söylüyor.
Yapılan araştırmalara göre iyimser kişiler daha sağlıklı ve daha başarılı bir ömür geçiriyorlar. Ayrıca iyimserler karamsarlara göre daha uzun yaşıyorlar. Seligman neden böyle olduğuna dair açıklamalar yapıyor, gerçek hayattan örnekler veriyor.
Satış, pazarlama gibi mesleklerde iyimserliğin ciddi rol oynadığından bahsediyor. Met Life insurance için yaptığı çalışmalar gerçekten çok ilginç.
Seligman karamsar ve depresyona yatkın insanların iyimserlere göre hayatı daha gerçekçi algıladıklarını gözlemlemiş. Stratejik kararlar alırken, hayatımızda ciddi değişiklikler yaparken dengeli bir iyimserlikten yana. Fakat gündelik hayatta, iş hayatında başımıza gelen herşey için karamsar bir bakış açısına sahip olmamızın bizi yıpratacağını ve depresyona sebep olacağını söylüyor. Özel hayatımızda ve iş hayaında karışılaşacağımız sorunlarda nasıl iyimser olabilceğimize dair teknikler gösteriyor.
Yazar şişirilmiş bireyselliğin ve bir ideale sahip olmamanın depresyondaki artışın temeli olduğunu söylüyor. Birey çok yüceltildiği için başarısızlıkların yıkıcı olduğunu, artık bireyin arkasında aile ya da toplumsal bir desteğin olmadığını anlatıyor. Yine toplumsal değerlere olan bağımlılığın azalmasının, bir idealin olmamasının bireyin hayatın anlamını sorgulamasına yol açtığını belirtiyor. Hayata bir anlam verememe, değersizlik hissi de depresyona kapı aralıyor.
Kitaptaki önermeler sağlam deneylere ve klinik çalışmalara dayanıyor. Martin Seligman dünya çapında tanınmış bir akedemisyen, aynı zamanda özel sektör için de bir çok proje yapmış. Kitap zayıf temellere dayanan sadece fikirlerden oluşan basit bir kişisel gelişim kitabı değil. Okuduğunuzda gerçekten fark yaratan bir kitap. Hem aile yaşantınızda hem de iş hayatınızda birçok yararını görebileceğiniz değerli bir eser. Kitap daha önce Türkçeye çevrilip ülkemizde yayınlanmış ama baskıları tükenmiş. Böylesine değerli bir eserin mutlaka yeni baskıları yapılmalı.